adı Hamdi
soyadı Şamilof
894 te Alano’da doğdu
Salih ve Asiye’den
daha beş’ ine girmeden
babası gitmişti eşkıya peşinden
yıllar
yıllar geçti
haber gelmedi pederinden
çok sonra duyduk ki
kardeşleri olmuştu
Geredeli Bahire anneden
yalnızdı
kimsesizdi
doğuran Asiye
abisi Emin
ve
amcası Rus Mehmet’ten
büyüdü
geldi 20 yaşına
Alano
dar gelmeye başladı ona
geleceğini aramak için koyuldu yola
ilk önce Trabzon’a
orda
bindi vapura
Batum’da verdi mola
amcası Rus Mehmet
çalışıyordu Saratov ‘da
gitti amca yanına
başladı çalışmaya
çok geçmedi aradan
Alaman ’lar saldırdı Rusya’ya
adını dahi sormadan
yaptılar O’nu asker
Çar’ın ordularına
cephede ölüm vardı
gidenler dönmüyordu
Osmanlı tebaası Hamdi
burada ne arıyordu
Çar karşıtı Bolşevikler
cepheden göcüyordu
bunu gören Hamdi
Onlara katılıyordu
Bolşevikler toplandı
Kızıl bayrak altında
Osmanlı tebaası Hamdi
Troçki’nin yanında
Çeka örgütünde
yararlıklar gösterdi
Vayenni komisarı*
madalyası verildi
ikinci sene
emekçi üniversitesinde
Nazım Hikmet
Vala Nurettin
Şevket Süreyya
ve diğerleri
girdiler hanesine
24 senesinde
döndü memleketine
ilk olarak gitti
annesinin kabrine
sonraki hedef gitmekti İstanbul’a
Trabzon’da vapurda
denizin ortasında
selam ve saygı sundu Mustafa Suphi
ve yoldaşlarına
O esnada Maria
Kahyanın yatağında !!!
bunu bilmedi Hamdi
İstanbul yollarında
Karadeniz dalgalı
"bata
çıka
bata
çıka"
ulaştı İstanbul’a
gelmişti şimdi sıra
daha beş ’inde bırakıp
giden baba ’ya
düştü yollara
önce Bolu’ya
sonra ver elini Gerede
ulaştı baba ocağına
baba ile hesaplaşma
bir süre bakışma
ardından hasretle sarılma
Laz Salih’in yaşları döküldü sakalına
eli oğul omzunda
sonra dedi ki baba
bak bunlar kardeşlerin
bu da Bahire Anan
gittiği yoldan döndü
İhlamur caddesi 35 bölü a ‘ya
sene 38
donanma davasında
uyduruk suçtan
yargılandılar
Yavuz zırhlısı
sonra
Erkin gemisi subay
gazinosunda
Nazım
o günleri şöyle anlattı dostlarına
(…)
“ ilkin yetmiş altı gün:
sessiz düşmanlığında üstüme kapanan kapının;
sonra , saç bir geminin başaltında yedi hafta.
Lakin yenilmedik,
Kafam:
İkinci bir insandı yanımda.
Çoğunun yüzünü unuttum büsbütün,
Yalnız,çok ince,çok uzun bir burundur aklımda kalan
Halbuki kaç kere karşımda oturup dizildiler.
Bir tek kaygıları vardı , hakkımda hüküm okunurken:
Heybetli olmak.
Değildiler.
İnsandan çok eşyaya benziyorlardı:
Duvar saatleri gibi ahmak ,
Kipirli.
Ve kepçe , zincir filan gibi hazin ve rezildiler.”
liman
liman
dolaştılar Marmara da
hileli ve sahte yargılamada
20 yıl Nazım Hikmet Ran’a
18 yıl Hamdi Şasmilof’a
5 yılda hayat arkadaşı
Emine hanıma
koydular onları
Sabahattin Ali’nin
Sinop’ta yattığı koğuşa
ranzasında yatarken
gözlerini dikti duvara
bir yazı ilişti bakışlarına
“Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma”
Sabahattin Ali
onlarca sene sonra
sene geldi elliye
haksız yere
acı
keder
ve
elem

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder